Başkan Donald Trump, Corona virüsü salgınıyla mücadele kapsamında ilan ettiği önlemlerle olağanüstü bir güç ve nüfuz elde etti.

Trump ülkede ilan ettiği ulusal acil durum sayesinde New York ve Los Angeles’a askeri yüzer hastaneler gönderdi, otomobil firmalarını suni solunum cihazı üretmeye zorladı, aşı ve tedaviyle ilgili yasaları esnetti.

Kritik kamu sağlığı önlemleri olarak görülen bu ve benzeri adımlar memnunlukla karşılandı. Ancak bu adımlar beraberinde, özgürlükleri ve demokrasiyi kısıtlayan bir maliyet de getirdi.

Meksika ve Orta Amerika’dan yasadışı göçü engelleme konusunda yıllardır başarılı olamayan Trump yönetimi artık kamu sağlığını koruma gerekçesiyle, kayıtsız göçmenleri tutuklama ve anında sınırdışı etme yetkisine sahip.

Beyaz Saray yönetimi, Corona virüsü kriziyle mücadele kapsamında, Kongre veya diğer hükümet kurumlarının kısıtlanmış denetimi altında trilyonlarca dolar harcarken, Trump soruşturma yetki ve nüfuzunu zayıflatmaya çalıştığı genel müfettişlere savaş açmış görünüyor.

Washington’daki Amerikan Üniversitesi’nde konuk hukuk profesörü olarak görev yapan Kimberly Wehle, Trump’ın son olarak iki genel müfettişi görevden almasını, ulusal bir acil durum sırasında “iktidarını sağlamlaştırma” girişimi olarak yorumluyor.

“Bu, hukuk devletine ve hükümetin hesap verme sorumluluğuna ciddi bir saldırıdır” diyen Wehle, genel müfettişlerin görevinin halkı yolsuzluktan, israftan ve istismardan korumak olduğunu söylüyor.

Muhafazakar anayasa profesörlerine göre, Trump salgınla mücadele ederken mevcut anayasal yetkileri yürürlüğe sokmaktan özenle kaçınıyor.

Virginia Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden anayasa profesörü Saikrishna Prakash, Trump’ın yürütme gücü konusunda “çok geleneksel bir algıya” sahip olduğunu ve çoğunlukla Kongre’nin kendisine verdiği yetkileri kullandığını söylüyor.

Prakash, “Gördüğüm kadarıyla Trump, anayasaya dayanarak, yetki sınırlarını esnetmeye ve zorlamaya çalışmıyor” şeklinde konuşuyor.

Trump yönetimin salgına karşı aldığı önlemler ne kadar olağanüstü olursa olsun, dünyadaki bazı hükümetlerin attığı baskıcı adımların yanında sönük kalıyor.

Bir Avrupa demokrasisi olan Macaristan’da, Parlamento’nun Corona virüsüyle mücadele kapsamında geçirdiği bir yasayla, başbakan şu ülkeyi kararnamelerle yönetme yetkisine sahip.

İngiltere’deyse hükümete, sınırları kapatma ve virüs taşıdığından şüphelenilen kişileri göz altına alma yetkisi verildi.

Trump şimdiye kadar ülke genelinde bir sosyal tecrit ve daha sıkı önlemler uygulama çağrılarına direndiyse de, Kongre’nin kendisine sağladığı acil durum araçlarının neredeyse tamamını devreye soktu. Bunların arasında, başkana ulusal acil durum ilan etme ve 136 ek yasayı yürürlüğe sokma yetkisi veren 1976 Ulusal Acil Durumlar Yasası da var.

Bu adımlar, eyaletlerin aldığı önlemlerle birlikte, Trump’ın yürütme yetkisini büyük ölçüde genişleterek kişisel özgürlükler konusunda kaygı yaratsa da, herhangi bir direnişle karşılaşmadı.

Savaş zamanında veya ulusal bir tehlike belirdiğinde, Amerikan halkı geçmişte de başkanına destek ve olağanüstü yetkileri devreye sokma izni verdi. Örneğin Başkan Abraham Lincoln İç Savaş zamanında ihzar emri, yani tutuklamanın yasal yollardan yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi yasasını askıya aldı ve Başkan Franklin D. Roosevelt’in İkinci Dünya Savaşı sırasında, Japon uyruklu Amerikalıları toplama kamplarına gönderdi.

Ancak yine de bazıları, Trump’ın yetkilerini arttırmak ve tartışmalı politikalarını ilerletmek için ülkedeki kriz ortamını kullanmasının kaygı verici olduğunu düşünüyor.

Dünyadaki kişisel özgürlükler ihlallerini takip eden Uluslararası Kar Amacı Gütmeyen Hukuk Merkezi’nden Nick Robinson, “Corona virüsü kamu sağlığının karşı karşıya olduğu ciddi bir tehdit. Ancak bu, kişisel özgürlükleri veya demokratik yönetimi tehdit eden bir durum olmamalı” diyor.

Trump’ın elde ettiği yeni yetkilerin, kriz bittikten sonra da devam edeceği kaygıları yersiz değil.

Amerika’da 11 Eylül terör saldırılarının ardından, George W. Bush yönetimi gözetim ve ulusal güvenlik yetkilerini muazzam ölçüde genişletti. Kongre’nin bu yetkileri geri almasıysa 10 yıldan fazla sürdü.

Göçmenlik

Trump yönetiminin yeni acil durum yetkilerinden en fazla etkilenen alana göçmenlik.

Beyaz Saray, geçen ay, kamu sağlığını korumak adına, Meksika ve Kanada’dan zorunlu olmayan bütün sınır geçişlerini yasakladı.

Trump, “Ülkemizin önde gelen sağlık yetkilileri, kontrol edilmeyen toplu sınır hareketlerinin yaratacağı ciddi kamu sağlığı sonuçlarından son derece kaygılı” dedi.

Trump yönetiminin, sığınmacıları koruma yasasını iptal etme teklifi Kongre tarafından reddedilse de, Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi CDC’nin, yasadışı göçmenleri “kamu sağlığına tehdit” olarak belirlemesiyle, yönetim yeni sığınma başvurularını sınırlamanın bir yolunu buldu.

Göç Politikası Enstitüsü’nden Sarah Pierce’e göre, CDC’nin bu tanımlaması yönetime, yıllardır uygulanan sığınmacıları ülkelerine geri göndermeme politikasına son verme imkanı verdi.

Şu anda, ABD sınırında yakalanan neredeyse bütün Orta Amerikalı göçmenler, bir göçmenlik yetkilisiyle görüşme fırsatı bulamadan hızla sınır dışı ediliyor. Ayrıca, eskiden bir aile üyesine ya da bir vasiye teslim edilirken artık geri yollanmaya başlayan 18 yaş altındaki göçmen çocukların sayısı da giderek artıyor.

Pierce, Corona salgınından kaynaklanan sınır yasaklarının, kriz bittikten sonra bile uygulamadan kaldırılmasının zor olacağını söylüyor.

Pierce, “Bu, yönetimin uzun zamandır ulaşmaya çalıştığı bir hedefti. Bu uygulamadan gönüllü olarak geri adım atmalarını beklemiyorum” diyor.

Muhafazakar görüşlü Heritage Vakfı’ndan John Malcolm, Trump’ın salgınla mücadele kapsamında attığı adımların siyasi güdümlü olduğu iddiasını reddediyor.

Malcolm, “Başkan ve valilerin, çok çok zor bir durumu yönetmeye çalıştıkları gerçeği sorgulanmamalı” şeklinde konuşuyor.

Sonsuz yetki talebi

Adalet Bakanlığı’nın, salgın kaynaklı ekonomik çöküşü önlemek için geçtiğimiz ay onaylanan 2,2 milyar dolarlık teşvik paketi kapsamında Kongre’den talep ettiği acil durum yetkileri, çok sayıda insan hakları avukatını rahatsız etti.

Adalet Bakanlığı’nın talep ettiği yetkiler arasında, bir acil durum sırasında, hakimlerin duruşmaları askıya alması ve Cezaevleri Müdürlüğü’nün tutukluları süresiz alıkoyması da var.

Robinson’a göre, tutuklularla ilgili yasa teklifini “tehlikeli” kılan şey, gelecekte farklı amaçlarla kullanılma potansiyeli.

Robinson, “Böyle bir yasa teklifi aşırı, tehlikeli ve gereksiz” dedi

Adalet Bakanlığı’ndan konuyla ilgili yapılan bir açıklamadaysa, söz konusu önlemin Kongre’den gelen bir talebe cevaben hazırlanan “tasarı tekliflerinden” biri olduğu ve yürütmeye yeni yetkiler vermediği bildirildi.

Genel müfettişlere meydan okuma

Yürütmeyi denetleyen organları uzun zamandır eleştiren Trump, hükümetin şeffaflığını gözetmesi için atanan bağımsız genel müfettişlerin yetkilerini sınırlamak için salgının yol açtığı krizden yararlandı.

Geçen ay Trump, imzalayarak yasalaştırdığı 2,2 milyar dolarlık ekonomik yardım paketinde yer alan şeffaflık maddesini uygulamayacağını açıkladı.

Trump, “Yönetimim, Corona virüsü genel müfettişine, başkanlık teftişi olmaksızın Kongre’ye rapor gönderme izni veren bu maddeyi uygulamayacak” dedi.

Trump, bu açıklamadan sadece dört gün sonra, iki genel müfettişi görevden alırken, üçüncüsünü kamuoyu önünde azarladı.

Trump’ın salgın önlemlerinin genişlettiği yetkiyle görevden aldığı ilk genel müfettiş Michael Atkinson oldu. Trump’ın azil sürecine girmesine yol açan muhbir şikayetini Kongre’ye bildiren istihbarat birimleri genel müfettişi Atkinson geçen hafta kovuldu.

Bu haftaysa Trump, ABD Savunma Bakanlığı’nın genel müfettiş vekili Glenn Fine’ı görevden aldı.

Başkan Trump, Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı genel müfettişini de, Corona virüsü testlerinin gecikmesini ve hastanelerdeki malzeme sıkıntısı ortaya koyan bir raporla ilgili olarak eleştirdi. Raporun “uydurma” olduğunu söyleyen Trump, genel müfettişin tarafsızlığını sorguladı.